Aralık 2019’da Çin’de başlayıp, tüm dünyayı
saran ve pandemi olarak nitelendirilen Kovid-19 salgını için halk sağlığını
korumak adına bilim insanları çeşitli tavsiyelerde bulunmakta, ülkeler salgının
etkilerini hafifletmek için çeşitli önlemler almaktadır. Tüm bu tavsiye ve
önlemlerin yoksul ve kırılgan kesimlere yansımasını göz önünde bulundurmak hem
bu kesimlerin de etkin şekilde korunmasını sağlayacak, hem de salgının yayılım
hızını düşürerek toplumun genelinin sağlığına katkıda bulunacaktır.
Dünya Sağlık Örgütü tarafından, Kovid-19’dan
korunmak için sıralanan en önemli önlemlerden biri ellerin sıklıkla su ve
sabunla yıkanması veya alkol bazlı sıvılarla ovulmasıdır. Bir diğer önlem
sosyal mesafe uygulanmasıdır. Uzmanlar bağışıklığın güçlendirilmesinin de
salgın sırasında önemli olduğunu söylemekteler. Eğer bir evde hasta varsa,
belirtileri hafif ve orta şiddetli ise ayrı bir odada kalmasını evde bulunan
diğer kişilere bulaştırmaması açısından önermektedir. Ülkeler Koivd-19’un
seyrini zamana yaymak, vaka eğrisini düzleştirmek için çeşitli önlemler
almaktadır. Bu önlemlerin arasında okul ve üniversitelerde yerinde eğitime ara
verilmesi ve online eğitime geçilmesi, kalabalık toplanmaların gerçekleştiği
yerlerin kapanması, umuma açık istirahat ve eğlence yerlerinin kapanması gibi
önlemler yer almaktadır. Bazı ülkelerde, sosyal uzaklaşmanın sağlanmasına
yönelik alınan tedbirler arasında toplu taşıma hizmetine ara verilmesi, sokağa
çıkma yasakları bulunmaktadır. Hastalığın yayılımı artıkça alınan
tedbirlerin sıkılığı da artmaktadır. Bu tedbirler kamu sağlığı açısından son
derece önemlidir ve harfiyen uygulanmalıdır. Ancak, bu önlemler, zaten bu tip
bulaşıcı hastalıklara daha açık olan yoksul kırılgan grupların mağduriyetlerini
artırmaktadır.
Aralarında Romanların ve geçim kaynakları
kısıtlı diğer grupların, düzensiz ve düzenli göçmenlerin, mültecilerin, özellikle de nakdi destek alamayanların bulunduğu yoksul kırılgan gruplar genelde alt yapı ve üst
yapının görece yetersiz olduğu mahallerde bir arada yaşamaktadır. Pek çoğu
hurda toplayıcılığı, sokak satıcılığı, gündelik temizlik, inşaat işçiliği gibi
işlerde güvencesiz işlerde çalışmakta, günlük kazançları ile hane halkı
masraflarını karşılamaya çalışmaktadır. Bir kısmı umuma açık istirahat ve
eğlence yerlerinde yine güvencesiz bir şekilde kimi zaman aylıklı, kimi zaman
gündelikli garsonluk, bulaşıkçılık, komilik, müzisyenlik gibi meslekler icra
ederek kazanç sağlamaktadır. Azınlıktaki bir kesim ise dilencilikle belirli bir
miktar nakde erişebilmektedir. Olağan zamanlarda elde ettikleri kazançlar ile
bile, pek çoğu hane halkının temel gereksinimlerini karşılayamamaktadır.
Örneğin pek çok aile elektrik, su gibi faturalarını düzenli ödeyememektedir.
Dolayısıyla elektrik, su ve telefonları kesilmektedir. Bunun ötesinde, besin
değeri yüksek gıdalardan ziyade, yeterli gelir elde edemedikleri için ancak
ucuz, kalori değeri yüksek, besin değeri düşük gıdalarla beslenebilmektedir.
Her ne kadar bir kısmı sosyal yardım alsa da, bu yardımlarla çok sınırlı
ihtiyaçlarını karşılayabilmekte, kendi toplumları içinde gösterdikleri
dayanışmayla ayakta kalabilmektedir. Öte taraftan yaşadıkları konutlar fiziksel
açıdan yetersizdir. Pek çok kalabalık aile tek veya iki odalı hanelerde
yaşamaktadır. Bir kısmının evinin içinde tuvalet ve banyo bulunmamakta, bir
kısmı ise tuvalet ve banyoları komşu ailelerle paylaşmaktadır. Evsizlerin ise,
çoğu zaman kapalı bir yerde barınma olanağı yoktur. Bunun yanı sıra, yoksul
mahallerde yaşayan kişilerin toplumun geneliyle karşılaştırdığında daha erken
yaşlarda şeker, tansiyon gibi kronik hastalıklara yakalandığı tahmin
edilmektedir.
Tüm bunlar göz önüne alındığında
kırılgan yoksul kesimin kendilerini Kovid-19 salgınından koruma kapasitesi son
derece düşüktür. Kovid-19 kapsamında alınan önlemler ise bu kapasiteyi daha da
düşürmektedir. Öncelikle, halk sağlığını korumak adına evden çıkmamaları
gerektiğinden ve iş yerlerinin kapanmasından ötürü güvencesiz de olsa iş
olanakları kaybettiklerinden gelir elde edememekte, ya da gelirleri önemli
ölçüde düşmektedir. Bu çerçevede, günlük yaşamlarını sürdürecek gelirleri
olmadığından bırakın besin değerleri yüksek gıdalarla beslenmeyi, besin değeri
düşük gıdalara bile erişimleri azalmakta, hijyen sağlamanın temel unsuru olan
sabun ve kolonya temin etmekte dahi zorlanmaktadır. Kiralarını, elektrik, su ve
iletişim faturalarını ödemeleri ve ısınma masraflarını karşılayabilmeleri
mümkün olamamaktadır. Su ve elektrikleri kesilmiş evlerde yemek pişirme, el
yıkama ve banyo yapma gibi günlük yaşamda temel olmasının yanı sıra KOVİD-19
mücadelesinde merkezi olan faaliyetleri yerine getirememektedirler. Aynı
zamanda, çocukların elektrik ve iletişim hizmetleri olmaksızın uzaktan eğitime
erişmeleri mümkün değildir. Evlerin fiziksel koşullarından ötürü hasta aile
bireylerine izolasyon uygulayamayacakları da açıktır.
Sağlık açısından mevcut
kırılganlıkları da dikkate alındığında, KOVİD-19 ile mücadele süresince
hayatlarını devam ettirebilmeleri ve sağlıklarını koruyabilmeleri için yoksul
kırılgan kesimlere yer (mahalle) ve birey/hane halkı temelinde destekler
sunulmalıdır. Yoksul kırılgan kesimlerin ihtiyaç ve özelliklerini dikkate
alan önlemlerin, bu kesimlerin mağduriyetlerini azaltmasının yanı sıra, halk
sağlığını koruyacağı ve KOVİD-19 yayılma hızını düşüreceği açıktır. Bu
bağlamda ulusal, yerel seviyede koordinasyon içinde her bir kırılgan grubun
özelliklerini dikkate alarak önlemler geliştirmelidir. Uluslararası örgütler de
elini taşın altına sokmalı, gerekli desteği sağlamalıdır. (Sıfır Ayrımcılık
Derneği adına, Elmas Arus ile yapılan bir analizden kısımlar)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder